SAĞLIKLI BESLENME
İnsanın yaşam süresinin uzadığı günümüzde, en büyük ilgi alanlarından biri, hastalıklardan korunmanın ve yaşam kalitesini artırabilmenin yollarını aramak oldu. Bu bağlamda da en doğru beslenme üzerine tıp dünyası çok geniş araştırmalar yapmaya devam ediyor. Her geçen gün hastalıklarla savaşabilme, uzun yaşama ve bağışıklık sistemimizin güçlenmesi ile ilgili yeni yeni araştırmalar yapılıyor. Bunların yanında, yapılan bilimsel araştırmalar doğrultusunda biliyoruz ki, ülkemizde her iki kişiden biri kilo problemi yaşıyor. Dolayısıyla toplumda bu kadar yaygınlık gösteren bir problemin bir sektör haline gelmesi de maalesef kaçınılmaz oluyor. Hem de öyle sakıncalı bir sektör ki bu... İşin sonu ölüme kadar gidebiliyor. İşte hep duyduğunuz, “Acaba ben de uygulasam zayıflar mıyım?”diye düşündüğünüz o diyetler var ya... Aslında onlar da bu sektörün birer parçası… Düşük karbonhidratlı diyetler, ketojenik diyetler, glutensiz diyetler… Bu beslenme tipleri; belirli bir besin grubunu hayatımızdan çıkarıp başka bir besin grubuna çok fazla derecede maruz kalmamıza neden olmaktadır. Ayrıca bu diyetler, yaşamımız için gerekli olan temel besin kaynaklarınıdan bizleri mahrum bırakır. Bu durum fazla kilolarımızdan kurtulmamız yerine, sağlığımızı kaybetmenizle sonuçlanır. Örnek bir bilimsel araştırma vermek gerekirse… Kişilerin beslenme alışkanlıklarının incelendiği, sonuçları bilim dergisi Lancet Public Health'de yayımlanan, 45-64 yaş grubundaki 15,428 kişi ile yapılan 25 yıl süren bir araştırmanın sonuçlarına göre; enerjilerinin yüzde 50-55'ini karbonhidratlardan alanların ölüm riskleri, düşük ve yüksek oranda karbonhidratlarla beslenenlere kıyasla daha düşüktür.
En sağlıklı beslenme biçimi, bütün beslenme akımlarının tek tek incelendiği “22. Avrupa Obezite Kongresi”nde “YAĞI KISITLI AKDENİZ BESLENMESİ” olarak belirlenmiştir. Dünya Sağlık Örgütü’nün son verilerine göre ise günlük almamız gereken enerjinin %55-60 karbonhidratlardan, %25-30’u yağlardan ve %12-15’i proteinlerden gelmelidir. O yüzden, eğer belirli bir besin grubundan kaçınmanızı gerektiren; çölyak, laktoz intoleransı gibi bir rahatsızlığınız yoksa, sizin için hayati önem taşıyan besinlerden kaçınmayın ve hiçbir besine de aşırı miktarda yüklenip sağlığımızı riske atmayın. Neticede, tüm besin gruplarını dengeli ve ölçülü miktarda tükettiğimiz bir beslenme düzeninin insan sağlığı için en ideali olduğunu anlamaktayız. Biz de kliniğimizde bu veriler ışığında, sizlere nasıl beslenmeniz gerektiğini öğreterek, uzun ve kaliteli yaşamanızı sağlayacak alışkanlıkları hayat tarzınız haline getirmenizi sağlıyoruz.
O yüzden, eğer belirli bir besin grubundan kaçınmanızı gerektiren-çölyak, laktoz intoleransı gibi- bir rahatsızlığınız yoksa, sizin için hayati önem taşıyan besinlerden kaçınmayın ve hiçbir besine de aşırı miktarda yüklenip sağlığımızı riske atmayın. Bu tehlikeli sektörün sizi sağlığımızdan etmesine izin vermeyin.
En sağlıklı beslenme biçimi, bütün beslenme akımlarının tek tek incelendiği “22. Avrupa Obezite Kongresi”nde “YAĞI KISITLI AKDENİZ BESLENMESİ” olarak belirlenmiştir. Dünya Sağlık Örgütü’nün son verilerine göre ise günlük almamız gereken enerjinin %55-60 karbonhidratlardan, %25-30’u yağlardan ve %12-15’i proteinlerden gelmelidir. Bu bilimsel verilere göre, tüm besin gruplarını dengeli ve ölçülü miktarda tükettiğimiz bir beslenme düzeninin insan sağlığı için en ideali olduğunu anlamaktayız. Biz de kliniğimizde bu veriler ışığında, sizlere nasıl beslenmeniz gerektiğini öğreterek, uzun ve kaliteli yaşamanızı sağlayacak alışkanlıkları hayat tarzınız haline getirmenizi sağlıyoruz.